25 Mart 2012 Pazar


sonra
fark ettim ki
o gün o kumsaldan
sıyrılan sandal,
duruyordu
o kumsala o gün
yaslanan deniz,
gidiyordu
o gün orada
mavi bir ses,
bır kızın
ağzından düşen
hiç duymadığım
mavi bir ses
kırık bir dümeni
vurmuştu
maviydi ondan
vurmuştu
kumsala
kahverengi
bir brandadan,
eski ve tozlu
kahverengi
bir brandadan
sarımsaklar
kuru biberler,
sarkıyordu
bir sandal ha bire
sallanıyordu
kurutulmuş denizatları,
ha bire sallanıyordu
- ürkünçtü -
- bana bir şeyi
hatırlatıyordu -
iyiydim
bir kaç duble içmiştim,
bu yüzden
bir çocuk
yüzünü avuçlarında
saklıyordu
bir balıkçı anılarını
kolluyordu
- deniz diyordu
üzerinde
içinde
bana kendini veren
kadınım benim
bir şey istemeden -
rüzgardan
bir garson belli ki
çok sıkılmıştı
- beyaz gömleklerden mi
değil.
peki ya
tabaklardan?
onlar da beyaz ki -
o kız,
kimdi o kız?
güneş yanığı
ellerinde gökyüzünü
gezdiren?
sonra fark ettim ki
akşamın
ilk saatlerinden inen
ağır ağır
inen
hoyrat hoyrat
inen
omuzsuz kadınların
çantalarına
bir yoldu o kız,
çelenk taşıyan
aksam sefalarının
ezdiği patikalardan geçen
nikah törenlerine
ben ne bırakmıştım
sesine kızın
mavi bir sevilme
telaşı mı
peki ya saçlarına
kullanılmamış
bir mart sabahı mı
olsa olsa
telaşsız bır telaştı
geç kalınmış
gül ağartan
gül kurutan
göğsün de
rüzgar çeviren
fırtına toplayan
acıtan
kırıp geçiren
kapatılmış
bağırılmış
böğüren
bir telaştı
anlatamadığı
bir kaç
kavanoza
konservelenmiş
kar gürültüleri.
anlattığını
çok sonra anladım
kızın mavı sesiyle
hiç duymadığım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder