27 Ekim 2012 Cumartesi



Seni düşünerek uyuduktan sonra, sana uyandığım sabahların biri.. Sonbaharın yaprakları gibi duygularım içime dökülüyordu. Ve bu yıl sonbaharın geç gelişi, benim sana ne denli geç kaldığımı anımsatıyordu, sararmış yapraklarda kan pıhtıları eşliğinde..

 Düşüncelerimden uyuyamadığım gecenin sabahında kahvemi hazırlarken duygularım ve hayatla savaşıyordum. İçimdeki karanlıktan köşe bucak saklayıp sana masumiyetimden yarattığım sevgiye rağmen, senin gitmen gerekiyordu çünkü. Benim bu hayata karşı tavrım ve kırılmışlığım senin yanında suratın ortasına atılmış bir dikiş kadar alelade duruyordu.. Gün gelince bakmaya kıyamayacağım gökyüzü mavisi gözlerine karışmış kül rengi bulutlar kadar yanlışım çünkü. Ben bu Dünya’da yanlışın en somut tanımıydım ve senin masumiyetten kırılacaktı kirpiklerin.

 Sonbaharın kucağında doğum gününün, o kusursuz günün ortaya koyduğu sıcaklık içimi ısıtıyordu..

 Aramızdaki mesafelere inat sayfalarca yazdığım doğumgünü mesajlarını görmezden gelip kendimi ilk kapı aralığından dışarı attım. Saatlerin bir an önce geçmesini istiyordum„, benim tüm bu savaşıma rağmen sanki akrep yelkovanı sokmuştu ve zaman geçmek bilmiyordu. İnsanlar durmaksızın konuşuyordu ama duymuyordum, aklımın kıvrımlarında seni düşünmekten kendimi alamıyordum

 Elim telefona gitti. Ama senin mutlu olmanın tek yolu, benim içinde olmadığım bir hayatı yaşamandı.. Ve senin mutluluğun varsa, geriye kalan her şey önemsizdi, hatta duygularım bile.. Eve dönerken aldığım rakı şişesini masanın üzerine koyduğumda, günü zor da olsa bitirmiştim.

Unuttuğumu sandın, belki seni hiç önemsemediğimi. Bu güne kadar sana yazdığım her satırın yalan olduğundan dem vurdun belki. Tam olarak düşünmeni istediğimde buydu, yoksa ben senin masumiyetini karanlığımda gömecektim. Acılar içinde kanayarak da olsa kendimi sensizlikte boğarken, seni mutluluğa ittiğimi sandım.. Seni uzaklaştırmak için söylediğim tüm yalanlar kan tortusu gibi birikti boğazımda, konuşamadım. Ne zaman seni satırlarıma kazımak istesem bir parça gözyaşı mürekkebimi dağıttı, kelimeler masumiyetinden utandı..

Özür dilerim.


Oysa her sabah sana bir gün daha yaklaşıyor olmanın verdiği huzurla uyanan bu varlık, böyle bir günü unutmazdı. Bilmeliydin. Kızmalıydın bana, en ağır kelimelerinle ruhumu kanatmalıydın belki. Senin kirpiklerine kadar dökülen masumiyetine karşın, insanların üstüne basa basa yürüdüğü kaldırımlar kadar yorgun ve kirliyim ben. Kendimi kirpiklerine asıp ömür boyu gözlerinin denizinde takılı kalmayı istemek, günah mıydı? Belki de en büyük günah buydu.

Şimdi; benim derinliğime inat, sığ ve temiz insanlarla, daha huzurlu bir hayat için uzaklaşmalısın benden. Tüm bu düşüncelerime rağmen, senin mutluluğun için senden vazgeçmek bana ölesiye acı veriyor, affet..
 - Ulaşılmazlığım, dokunmaya kıyamadığım; benden uzakta huzurlu günler diliyorum sana. Her şeye rağmen seni bana hatırlatan şarkıyı da unutma..

http://www.youtube.com/watch?v=zva01Q3KBMI

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder