10 Mayıs 2012 Perşembe

hüzün gibi bir şey.
hüzün de gariptir ya zaten..
garip de, bir sürü his doğuruyor ve/ya tam tersi.
bi hikayem var;
bir akşam taksim'e giderim.
uzun zamandır görüşmediğim fakat yakın zamanlarda ara sıra görmeye alıştığım lise arkadaşım da o akşam taksim'dedir.
ben bir barda geç kalmış arkadaşımı beklerken, o da başka bi yerde bir arkadaşını beklemektedir.
bu; onun, benim ona - o düşünmeden - yirmi dakika önce yapmayı düşündüğüm şeyi eyleme geçirmesi dolayısıyla açığa çıkar: telefonum çalar.
anlatırım durumu.
ve o da..
davet ederim.
arkadaşını alıp geleceklerini söyler.
beklediğim arkadaştan önce gelirler.
zamanla diğer arkadaşlar eklenir.
içilir, sohbet edilir, şarkılara ağız ve uzuvlarla eşlik edilir, fotoğraflar çekilir, poz verilir/verilemez.
başka mekana geçilir.
her şey aynıdır. her şey farklıdır.
her şey yolundadır.
her şey güzeldir.
sonra mekan ayrılığı yaşanır.
ben başka bi arkadaşımla daha sakin bi mekana giderim.
ve aydınlığa kadar oyun oynarız.
müthiştir.
lise arkadaşım, diğerleriyle dans edebilecekleri bi mekana giderler.
bilmem n'asıldır.
aydınlığa varınca, oyun arkadaşımdan ayrılıp dolmuşa binerim eve dönmek üzere..
dolmuşun dolmasını beklerken bi bakarım ki "galiba yanlış görüyorum", bi daha bakarım ki "hayır doğru görmekteyim; lise arkadaşım!"
seslenirim.
şaşırır.
biner dolmuşa.
oturur yanıma.
alır bizi bi gülme krizi.
laflarız çeşitli anlar hakkında.
dolmuş harekete geçer.
pek konuşmayız yol boyunca ama köprüden geçerken bakarım ki onun da tebessüm var suratında.
caddebostan sahilde kahvaltı etmeye karar veririz; tıpkı beş sene evvel birlikte ilk taksim sabahlamamız sonrası yaptığımız gibi.
ne yaparsak yapalım gülümsememiz hiç eksik olmaz.
o yorgunluk ve uykusuzlukta dahi heyecanı karnımda hissederim.
kahvaltı sonrası yürümeye karar veririz suadiye'ye kadar.
aynı semtte farklı yollarda ikamet etmekteyizdir.
müzik dinleyelim deriz.
hayır hayır, the beatles dinleyelim.
benim sağ kulak, onun sol kulak coşkuyla dolar.
çok aydınlık, çok güneşli, çok yorgun, çok uykusuz, çok yeşil, çok mavi, çok yaşlı, çok çocuk bir günde kendimizi karanlık bir filmin final sahnesinde gibi hissederiz.
an'dan çıkmamaya gayret etmeyiz bile.
mutluluktur.
gariptir

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder