25 Kasım 2013 Pazartesi

dudaklarımda bıraktığın ıslaklıgın kurumasıyla,kalbimin cektiği acı o kadar harmonikdi ki;

vücudum,kontrolümün dışında.. ahenkli bir dans içindeydi.
kalbimin, acıdan dışarı cıkmak istercesine atması
gözlerimde ki o buğu
dişlerimin birbirine vurması.
ve benim sözümü gecirebildiğim tek yer zorla yürüyen bacaklarımdı. hızla uzaklaşmak istememe rağmen yine de sürünerek gidiyordum belki de oradan. cok net hatırlayamıyorum,
birde aklım son kez gördügüm gözlerinde kalmıştı.  sahi nasıl kalmasın ki? aşk'ı bıraktım  ben, tam da orada...

birde öyle böyle değil nasıl sıkmışlar ki bizi,
 hep gece öcüdür
,gece kötüdür
, karanlık kötüdür diye.
 olur olmaz dedikodular yapmışlar gece için; herkes günahını içine saklamış gecenin; sanki karanlık göstermez çirkinlikleri.
doğru göstermez de öyle onların sandığı gibi değil, öyle iyidir, öyle büyük bir huzurdur ki o, tüm kötülükleri iyiliğiyle boğar.
kızmak hakkım değil mi, ne farkı var ki gecenin günden, neyin ayrımcılığı bu? öyle bir ayırmışlar ki, günü geceden, herkes korkar geceden, herkes kaybolur içinde geceyle boğuşmaktan, halbuki gün ağarınca, kalabalıkta kaybolmak daha kolay gelir ruhsuz insanlara. halbuki, uzaktan, bir korku, bir mutsuzlukmuş gibi görünen o derin, koyu mavi gökyüzü huzuru barındırır içinde. içinde her daim çalan ama hiç duymadığın melodiyi duymanı sağlar.
bencil değil gece, hem de hiç. renkler görünür hep mesela ama uzaktan bize ulaşmaya çalışan evrene, yıldızlara, o güzel manzaraya da izin verir. sonra havası hep daha temizdir, içine çektiğin bir derin nefes, dünyanın sakinliğini verir insana. ay ışığı büyülü, yıldızları göz alıcıdır.

zaman zaman insanın gözünden düşen bir ıslaklık bile garip bi huzur verir,dur bir dakika korkacak birşey yok.sakin ol sakın korkma,mutsuzluk değil. galiba bu huzur,gecenin verdiği huzur.


tamam işte, peki ne dedim ben; günün geceden ne farkı var ki; gece huzur veriyor da gün çalıyor mu? öyle demedim işte, evet dedim ki, günün geceden, gecenin günden farkı yok. ışığı biraz fazla bazen belki ama hayat verir gün; o kan kırmızı güller açsın diye.
bu durumda sorun insanlarmış işte; geceyi dışlamışlar, bilmeden korumuşlar; kalmış öyle büyülü; gece de yenilmemiş günahlara, kötü davranışlara. e elinde bi tek gün kalınca, o ruhsuz insanlar da, içini kirletmişler günün, saklamayı öğrenmişler o çirkinliklerini ışıktan, günü boğmuşlar bile.

bir gece var, günü görene güzel, kendisi, ruhu olana selam veren. ruhun varsa eğer, yıldızlar serilir önüne seyreyle evreni diye, büyüyü gör, çek içine derin bir nefes diye. gözyaşından korkmadan, öylece, sakin ve huzurlu.

ah, yazık ki o ruhsuz, o korkaklar, günün içinde zaten boğuldular ve gecenin büyüsü onları hep korkutacak.
sen koru ruhunu, duy içindeki müziği, sev geceyi.